8 Eylül 2008 Pazartesi

ticarette türkçe markalar

Marka deyip geçmeyelim. Yurtiçinde ya da yurtdışında marka olabilmiş, ürününü tanınmış ve güvenilir bir marka haline getirmiş irili ufaklı tüm firmalar, kendilerinden kat kat fazla üretim hacmi ve istihdamı olan ama markalaşamamış firmalardan çok daha yüksek kar marjları elde edip, sadece markaları üzerinden büyük bir artı değer yaratmış oluyorlar. Bu farkı yaratan şey ise, kalite ve güvenilirlik konularında kendini ispatlamış bir marka yaratabilmekte yatıyor.

İş sadece kalite ve güvenilirlikle de bitmiyor elbette. Daha doğrusu kimileri kaliteyi ön plana çıkarıp bunun markalaşma için yeterli olacağı hatasına da düşüyorlar. Bu yanılgı ise markalaşmadan beklenen yararın (sadece kaliteye odaklanıp tek taraflı düşünmek nedeniyle) hüsranla sonuçlanmasını getirebiliyor.

Daha çok Türk Milletine hitap edecek bir üretim yapıyorsanız kulağına hoş gelecek isimler bulmalısınız. Söylenişi basit olmalı, bakarsak yabancı markalarda bile böyle rahatça okunan markalar vardır: Nikon, puma, adidas, ipana, nutella,avon, alfa romeo , eros, mudo , pepsi .. gibi birde kulağımıza aykırı gelen kelimeler-markalar vardır bunlara örnek; colgate, philips.. Birde yazılışı okunuşu gibi olsa rahat söylenecek isimlerde vardır buna örnek Nike var; tabi ingilizce söylenişi güzel duruyor,ancak yazılışıyla çelişkili duruşu kötü. Yani Migros, Carefour u her zaman geçer demek bu...


Markalaşma kültürünü yaratan şey, tüm kurumsal stratejilerinin bir bütün olarak ürüne odaklanması sonucu oluşur. Bu anlamda markalaşma kültürü, markalaşma stratejilerinin toplamından ibarettir. Kalite, yönetim, pazarlama, finans, müşteri ilişkileri stratejileri bir bütün olarak bir markayı yaratır. Kalite, marka yaratmanın ilk aşamasıdır elbette. Üretim sürecinizde ve yönetimde yarattığınız kalite bir başlangıç noktasıdır. Neyi, nasıl, ne şekilde ve hangi yöntemlerle ürettiğiniz kalite açısından önemlidir. Ama marka yaratma açısından yeterli değildir. "Benim ürettiğim ürün kalitelidir arkadaş, kaliteli ürün başka bir şeye gerek kalmadan her zaman kendiliğinden markalaşır zaten." diyenler ise genellikle markalaşmayı yanlış anlayıp, ellerinde kaliteli ama tanınmayan ürünleriyle kalakalırlar. Türkçe marka kullanabilmeli ve bunu geliştirmeliyiz, başka bir ifadeyle olayı anlamalıyız. Olay ne yabancı süsü verilmiş markada ne Türkçe de.. rahat okunabilir söylenişi mağrur olalı markanın, havalı, modern, klas olmalı gonca, harika, ipek, kelebek, gül gibi markalar ancak kadınlara hitap ettiği gibi bunlar üstünde havalı olarak taşınacak markalarda değildir.

İş adamı olsam gösterirdim dünyaya ama neyse benden kurtuldu yabancılar; ülkede ya beyin göçü var ya da olduğu yere o beyni gömme.. Şimdi bazı yazılardanda yararlanıp yazdığım bu yazılarda anlatılmak istenen aslında markada görünüş, söyleniş ve hitap ettiği kesimdir. Bu şekilde marka yapmış firmaları yabancılara kaptırmamalıyız, mesela ülker kaptırıldı..



TİCARETTE DE TÜRKÇE
Bu kampanya TürkCAN Derneği tarafından düzenlenmektedir.
Ürün Adlarında... Tabelalarda... Reklamlarda...
Ticarette de Türkçe Kampanyası

Basın, yayın kuruluşlarının, eğitim kurumlarının, özel sektörün, kamu sektörünün, dernek ve vakıfların, meslek odalarının, belediyelerin ve Türkçeyi seven herkesin Türkçeye sahip çıkacağını biliyoruz.

Ürünlere verilen yabancı isim, o yabancı ülke ve dilin bedavadan reklamını yapar. Dünyada nitelikli Türk ürünlerinin bulunduğu düşüncesinin oluşmasını ve Türk markalarının dünyaya açılmasını engeller. Dünyada tanınan her Türkçe isimli ürün yeni bir Türk ürününe öncülük eder ve tanınmasına yardımcı olur.

Üstelik, siz yabancı bir isimle ürününüzü pazarladığınızda yabancı ülkelerdeki rakiplerinize dolaylı da olsa yardım etmiş olursunuz.

Oysa, Türkçe ile dünyaya açılan şirketler, diğer Türk şirketlerine de dolaylı olarak yarar sağlar, Türk ekonomisinin gelişmesine katkıda bulunur.

Dünyada bir küreselleşme eğilimi olmasına karşın Batı ülkeleri her zaman dil konusunda son derece tutucu davranmakta ve Küreselleşme yolunda ilerlerken kendi dilleri ile ilgili yasaları çıkartmakta da geri kalmazlar. Söz konusu bu ülkelerin ürünlerine yabancı isimler verilmez. Bu ülkelerin tabelalarında yabancı sözcükleri bulamazsınız. Batı ülkeleri ve vatandaşları kendi dillerine büyük özen gösterirler.

Türkiyede ise son yıllarda büyük bir hızla, Türk olmalarına ve üstelik kanunları ve yasaları çiğnemek pahasına, yabancı ad kullanan işyerlerinin sayısı artıyor.

TürkCAN olarak bu durumu onaylamıyoruz.

Yabancı adla ürün pazarlayan ve kullanan şirketler, haksız rekabet etmiş oluyor, ayrıca tüketicilerde yanlış kanılar uyandırarak toplumu bir bakıma yanıltıyorlar.

Türkiye ticarette de dünyada saygın bir yer edinmek istiyorsa öncelikle ürünlerini isimlendirirken Türkçeden yararlanmalı ve onları diğer ülkelere tanıtarak öz güvenini artırmalıdır.

Dünya ekonomisinde yer edinmenin tek yolu budur.
http://www.turkcekampanyalari.org/

Hiç yorum yok: