8 Eylül 2008 Pazartesi

Olimpiyatlar ve Türkiye


Olimpiyatlarda kazanmak

Türkiye, 12 branş ve 68 sporcuyla, olimpiyat tarihinde en çok sayıda branş ve en çok sayıda sporcu katılımıyla yer aldığı Pekin-2008'de, çok az altın madalyaya ulaşabildi. Türkiye, olimpiyat oyunları tarihi boyunca toplam 37 altın, 23 gümüş ve 22 bronz madalya elde etti. Bu çok az bir sayıdır ve bu madalyaların çoğuda halter ve güreştendir. Türkiye çok branşta birçok sporcusuyla yarışsada malum sonucu değiştiremedi; Olimpiyatlarda Türkiye gerilerde kaldı ve klasik ve monoton madalyalarımızı bile alamadık.

Önemli olan niye gazetelerde futboldan başka bir spor dalı işlenmiyor değildir; çünkü ülkede neye imkan verildiyse, neye yatırım yapıldıysa o yükselir. Önem verilen, yardım edilen, üzerinde çalışılan herşey yükselişe geçer. Amerika da Devletin desteği Rusya kadar değildi ama madalyaları topluyor; neden? Çünkü onların tesisleri bolca var, her mahallede sporcular harıl harıl çalışıyor, eğleniyor, birini sevmiyor mu diğer spor dalına geçiyor.. başka bir spor tesisinde kendi yeteneğine göre kendini yetiştiriyor.. ne güzel, işte ülke işte devlet işte millet!.. Onlar ırklarını ıslah ediyor, gürbüz, güzel insanlar yetişiyor, capcanlı, hür beyinlerle ülke besleniyor. Olimpiyatlara katılmak için yetenekli sporcuların uzun yıllar önceden belirlenmesi ve hazırlanması gerekmektedir. Başarılı ülkelerde 10 yıl 20 yıl olimpiyatlara hazırlanılıyor

Sporculara maaş bağlanmaması, maddi imkan verilmemesi sonucu başarısızlığa mahkum olunuyor, ban hayret ediyorum dünyanın en iyi sporcusu bile olsam 3 kuruş kazanamayacağım yola baş koyamam, hayatımı veremem ne fedakar yarışmacılarımız var. Gerçek Sanatçıların durumuna benziyor, ressamların durumu mesela aynen böyle.. ne fedakarlık... Paranın peşinde koşun bırakın ülkenin adını, başarısını

Parayı kazananlar olabilir ancak, Parayı yaratan Spordur,Sanattır,Bilimdir,Çalışmaktır,İmkandır ve ahlaktır.. Ahlak diyince bazıları şaşıracak;ancak bu doğrudur, şirketler güvenilirlikte, sağlıkta, kalitede yarışıyor. İki hırsızın çaldığı para başkadır, büyük oluşumlar başkadır. Şirketler ahlaklı ve kaliteli olmalıdır.

Bizim tarih boyu aldığımız madalyaları adamlar tek bir olimpiyat yarışmasında alıyorlar, sonrada bizim hilkat garibesi iktidarlar bunun nedenlerini araştıracağız diyor. Yahu nedeni kabak gibi ortada, iyi işler yapacağız ve üstesinden geleceğiz desene, ülkede spora dair her türlü kolaylığı getirsene, gevezeleniyorsunuz.

Ülkemizde birkaç aylık çalışma yapan birisi hemen Olimpiyatlara girme rüyasına kapılıyor ve Türkiye den gidenlerde böyle zaten, adamlar hayatını verdikleri gibi, üstüne seçilmiş sporcuları yolluyorlar; yani 1000 başarılı kişi arasından bir kişi gidiyorsa , bizim ülkede büyük bir eğitim almamış 10 kişiden biri gidiyor. Yetenek ve sporcu böyle yetişmez. Ne daha kaliteli sporcuyu seçim şansı var, ne imkan var ülkede böyle sporcuları yetiştirmek için.


Madalyası bol ülkelerde sporcular çok küçük yaşlarda eğitilmeye başlanıyor, ortalama 5 yaşında başlanıyor sporcu çocukların eğitimi. Sadece bu mu.. imkanları hat safada çoğunun. Maddi olanakları yetersiz değil, ya Devlet eliyle ya da çeşitli kuruluşlar tarafından eğitiliyor gençler. Ne olursa olsun çözümü göremesek, örneklemesek bile nasıl olabileceğini bulmak zor değildir. Türkiye de spora verilen bir önem yoktur. Futbola vardır diyeceğim ama herkesten farklı olarak şunu söyleyebilirim ki, futbolu halk kendi emeğiyle yükseltti o kadar. Para ve büyümek ardından geldi.

Halbuki ülkemizde başka spor dallarından hoşlanan birsürü genç var. Hatta sporu seven bazıları hiçbirşekilde futbolu sevmeyebiliyor, doğaldır; herkesin zevki ve kimyası farklıdır, hayat görüşü ve yeteneği farklıdır. Bu özelliklere göre ülkemizde insan yetiştirme olsaydı ve imkanlar bol olsaydı şimdi gökten bile madalya yağıyordu bize...

Bu ülkede birkaç haftada antrenörlük belgesi alınıyor. Onların yetiştirdiği sporculardan ne halt olur ki? Eğitimsizliğin üstüne eğitimsizlik ekleniyor.

Bisikleti ele alalım.. Bu kadar önemli ve temiz bir ulaşım aracı yoktur, bu kadar takdir ettiğim bir spor aletide yoktur. Eğlenceli, sosyal, sağlıklı, pratik.. Bisiklete,bisiklet sürücüsüne ve bisiklet yollarına ne kadar önem verildi ki!?.. İstanbulda sırf bisiklet için ayrı bir yol açılmalıdır, bu karayolları ve demiryolları kadar zor bir işte değildir. Bisiklet heryerden geçer, ağır ve pahalı yollar istemez. Yolları yapmak için şurdan mı geçirsek burdan mı diye düşünmeye gerek yok; her yerden olabilir, bisiklet sürmek zevktir ve yakıtıda yoktur; bedavadır. Her bir fırsatta bisiklet yolu yapmaları lazım, kimbilir belki artık şartlar değişiyor yeni elektrikli ve güneş enerjisiyle çalışan arabalar çıkıyor, değişik modellerde küçük ve hafif oluyorlar. Tüm bunlar için yeni bir yolların olması gerekiyor, yepyeni yollar oldu mu bu taşıtları kullanacak insan sayısıda artar, hemde büyük bir hızda.. İmkan verdikten sonra halk kendi yolunu zaten çizer. Devletimiz toplum yapısını düzenlemek şöyle dursun iyice karıştırıyor. Halkın önü kesilip, akıllıya ve bilgine imkan tanınmıyor; onların projeleri hayata geçmiyor.

***

Olimpiyatlarda yükselen ülkeler bu işe milyonlarca dolar döküyorlar. Her türlü teşkilatı ve kolaylığı halka sunuyorlar.

RUSYA
Spor sistemi çökünce oligarklar sponsor oldu

Sovyetler Birliği döneminde sporcular, madalya sıralamasında ilk kez 1956’da ABD’yi geçti ve sonraki dönemlerde de hep başarılıydı. SSCB’nin dağılmasından sonra Rus sporcular belli dallarda madalyaları toplamaya devam ettiler. Ama 1990’ların siyasi istikrarsızlık ve ekonomik darboğaz ortamında Rus spor sistemi büyük tahribata uğradı: Tesisler eskidi, jimnastik, eskrim, yüzme gibi spor dalları ihmal edildi. Belki de bunun sonucu olarak Pekin 2008’de Rusya beklenenin altında madalya kazandı. Eski devlet başkanı Vladimir Putin bu çöküşü önceden görüp 2002’de bir önlem paketini devreye soktu. Ülkenin en zengin işadamlarından, meşhur oligarklardan olimpiyat bütçesini desteklemelerini istedi. Antrenman tesisleri yenilendi ve yeni bir sporcu kuşağı yetiştirilmeye başlandı. 2008 hazırlığı için bütçe 12 milyar rubleydi (550 milyon YTL). Bu sayede 467 sporculuk bir orduyla Pekin’e geldiler. Rusya Olimpiyat Komitesi’nin sözcüsü Gennadi Şvets’e göre gelecek parlak: "Hálá 1990’ların kötü etkilerini hissediyoruz. Son yıllardaki çalışmaların asıl meyvelerini ancak 2012 ve sonrasında alabileceğiz."

KANADA
En başarısız ev sahibi iki program başlattı

Kanada, 1976’da yaz olimpiyatlarına, 1988’de kış olimpiyatlarına ev sahipliği yaptı ama ikisinde de hiç altın madalya kazanamayarak en başarısız ev sahibi oldu. 2010’da kendi ülkelerinde, Vancouver’daki Kış Olimpiyatları’nda madalya sıralamasında üstlere çıkmak için 2005’te "Own The Podium" (Kürsüye sahip ol) ismini verdikleri, 110 milyon dolarlık bir program başlattılar. Yaz olimpiyatları için de "Road to Excellence" (Mükemmelik Yolu) isimli bir başka program 2012’ye kadar olimpik sporculara federal bütçeden 90 milyon dolar aktarılmasını öngörüyor.

BÜYÜK BRİTANYA
Tek altın şokundan sonra dev bütçe ayırdılar

Büyük Britanya, birçok modern spor dalının kurallarını yazmış, başarılı sporcular yetiştirmişti. Ama 1996 Atlanta Olimpiyatları’nda tek altın madalya aldılar. Madalya sıralamasında 36’ncı sıraya düştüler. Bunun üzerine önce İngiltere sporunu yönetecek kurum Sports UK kuruldu sonra da Milli Piyango’dan (National Lottery) spora ciddi kaynak aktaracak bir fon oluşturuldu. Bu sayede, Sydney Olimpiyatları için 63 milyon, Atina Olimpiyatları için 84 milyon sterlinlik bütçe ayrıldı. Pekin 2008 bütçesi ise 265 milyon Sterlin (500 milyon YTL) ile rekor kırdı. Bunun yüzde 40’i Milli Piyango’dan kalanı hükümetin sağladığı diğer kaynaklardan geliyor. Pekin 2008 öncesi UK Sport’un beklentisi 10-12’si altın olmak üzere toplam 35 madalyaydı. Ama oyunların bitimine iki gün kala Britanyalı atletler 18’i altın, 40 madalya kazandı.

AVUSTRALYA
1976’da sıfır çekince Spor Enstitüsü kurdular

Avustralya, yüzme ve atletizm gibi dallarda şampiyonlar, rekortmenler yetiştirmiş bir ülkeydi. 1976’da Montreal Olimpiyatları’na tam 184 sporcu gönderdi. Ama orada hiç altın kazanamadıkları gibi, biri gümüş beş madalya alabildiler. Bu 40 yıldır olimpiyatlardaki en başarısız sonuçtu. Bunun üzerine zamanın Başbakanı Malcolm Fraser kolları sıvadı. 1981’de Avustralya Spor Enstitüsü (AIS) kuruldu. Merkezi bütçeden önemli pay ayrıldı, 8 spor dalında tam zamanlı antrenörlerle anlaşıldı. Enstitünün ilk ürünleri 1984’te alındı: 32 sporcu ve 7 madalya. Yıllar içinde Olimpiyatlara katılan AIS mezunu sporcu sayısı arttı. Avustralya’nın ev sahipliği yaptığı 2000 Sydney Olimpiyatları’na AIS bünyesinde çalışmış veya çalışmakta olan tam 321 sporcu katıldı. Bu sporcular 7’si altın, toplam 31 madalya kazandı. Atina 2004’te madalya sayısı 32’ye yükseldi. Enstitüde halen tam zamanlı 75 antrenör çalışıyor, 700’e yakın sporcu çalışıyor.

HİNDİSTAN
Adı duyulmuyordu Mittal kesenin ağzını açtı

Hindistan, 1 milyar 100 milyon nüfuslu dev bir ülke. 20 yıl sonra komşusu Çin’i de geçerek dünyanın en kalabalık ülkesine dönüşecek. Ekonomisi 10 yıldır hızla büyüyor. Ama, sportif açıdan komşusunun çok gerisinde. Bu yıla kadar çim hokeyi dışında Hindistan’ın olimpiyatlarda pek varlığı görülmemişti. Hindistan’ın önde gelen birkaç ismi, duruma el koydu. Bunlardan biri 45 milyar dolarlık servetiyle dünyanın en zengin dördüncü kişisi, Mittal Çelik’in sahibi işadami Laksmi Mittal’dı. Mittal, 2005’te kurduğu Mittal Champions Trust bünyesinde 10 milyon dolarlık bir fon oluşturdu. Onun desteklediği 32 sporcudan 10’unun Pekin 2008’e katılmasını bekliyordu. Sayı 13’e ulaştı. Ülkenin iki önemli sporcusu, badminton şampiyonu Prakaş Padukone ve bilardo şampiyonu Get Seti de el ele vererek Olympic Gold Quest Foundation isimli bir vakıf kurdular ve birkaç sporcuyu desteklediler. Pekin’de iki madalya geldi ama asıl hedef Londra 2012.

YUNANİSTAN
Madalyası çok azdı 1992’de çıkışa geçti

Yunanistan, 1992 öncesi olimpiyatlarda zorlukla madalya kazanabilen bir ülkeydi. Ev sahipliği yaptığı 1896’daki ilk Olimpiyatlar’dan sonra 1992’ye kadar ancak 12’si altın toplam 55 madalya alabilmişti. 1980’lerin sonunda ciddi bir reform hareketine girişti. Olimpiyatta yarışmaya aday sporculara aylık 5 bin dolara çıkan maaşlar bağladılar, dünyanın önemli antrenörlerini getirdiler ve halter gibi belli dalları hedef seçtiler. Bu sayede Yunanistan yükselişe geçti. 1992’de biri atletizmde iki altın aldılar. Dört yıl sonra büyük bir patlamayla 4’ü altın toplam sekiz madalya. Devamı daha da iyiydi. 11 milyon nüfuslu Yunanistan, 2000 Sydney’de 4’ü altın 13 madalya, 2004 Atina’da ise 6’si altın 16 madalya topladı. Üstelik sadece halterde değil, atletizm, jimnastik ve yelken gibi dallarda da. Yunanistan, 2000 Pekin Olimpiyatları’na 156 sporcuyla katıldı. Pekin’de henüz altın alamadılar ama 20 yılda yaptıkları aşamayı görmezden gelemeyiz.

Aşağıdaki resimlerde kim bilir ne zaman olmaya başlayacağız.


















Hiç yorum yok: