31 Ekim 2008 Cuma

liberalizm hakkında ''demisler ki''

ne demişlere eleştiriler..

  • Aşağıdaki yazılarda Ulusal bir liberal politikayı savunulmaktadır.

Liberalizm hakkında bilgi

Liberalizm, özgürlüğü birincil politik değer olarak ele alan bir ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır. Ancak dikkat edelim ki modern dünya ile birlikte insan kavramları daha bir açıklayıcı oldu. Dolayısıyla özgürlüğün serbestlik olmadığını bilmek gerekiyor, özgürlük çoğul olanın özgürlüğüyse işte bunu savunan liberalizmin kısıtlamalar getirmemesi ve devletçiliği geri plana itmesi düşünülemez, böyle yapan ülkeler liberal değil serbest olurlar hayvanlar gibi belki, buna neoliberal deniyor. Aynen sosyalizmdeki katı rejimler misali bir aşırılık ve kendinden geçme halidir.

Baştan belirtelim ki aslında liberalizm değildir sövülen, neoliberalizmdir (liboş dedikleride komünizmden neoliberal olmuş insanlara deniyor veya dincilikten.. İçinde dönekliği barındırıyor, söylenişinden anlaşıldığı gibi) Yoksa tüm sol siyasi düşüncede liberal bir düzen içindedir.

Liberalizm, Gerek ekonomi felsefesinde gerekse siyaset felsefesinde devlet, toplum ve birey arasındaki tüm ilişkilerde bireyin hak ve özgürlüklerini öne çıkaran; her bireyin vicdan, inanç ve düşünce özgürlüğünün tanınması gerektiğini savunan ekonomik ve siyasal öğreti.

Genel anlamda liberalizm, bireylerin ifade özgürlüğüne sahip olduğu, kurumların halk üzerindeki baskıcı, kısıtlayıcı haline uygun bir düzen getiren, düşünce özgürlüğünü savunan ve ekonomide serbest piyasa olarak çoğu yerde tanımlansada aslında tam olarak özel girişimlerin varlığının olmasıdır; özel girişimler olacak ancak, eğer ki devletin müdehalesi olmayan serbest bir model olursa tüm halkın özgür girişimi kısıtlanmış olacaktır, dolayısıyla bu liberalizm değildir, bunu zeki bir insan tekil insanların özgürlüğü olduğunu bu sebeple liberalizm demek olamayacağını, özgürlük olmadığını görür.

Yani aslında sol liberalizmin içinde barınmaktadır. Düşünce özgürlüğü, eğitim, çağdaşlık, demokrasi.. hep aynı kavramlarla ilerliyor bu sistemler, tek bir farkla sol olarak gösterilen katı devletçilik modellerina liberalizm izin vermez. Sağ ise liberalizmi değerleri hiçe sayabilen bir siyaset olarak gördüğünden uzaklaşabiliyor, ancak hepimizin düşman olduğu aslında neoliberalizm dir.


Bencil, çıkarcı ve toplumsal değerlere kaygısız bir insan türü yaratmayı esas tutarak, sömürenlerin egemenliğini sağlayan sistemin adı, liberalizmdir. Ya geçin bu basit hikayeleri, sloganları.. kim diyor size güçlü ülkelerin size dayattığı ekonomi modelini izleyin diye, kendi ekonomik modelini yaparsın, devletçiliği tekelcilik şeklinde değil gerçekten devletçilik şeklinde anlarsın olur biter.

Ancak liberalizm geldiğinde cehaletin kucağındaki insanlar ışığa kavuşmuşlar ve birçok düşünce ve dilde kendi ideolojik türkülerini çağırmışlardır. Liberalizme edilen küfrü ve onun anlaşılamamasını bu insanlık zor kaldıracaktır.

Sosyalistler Toplumculuk, her alanda yükselen değer olarak ortaya çıkmaktadır derken toplumculuğun ne olduğunu bilmektelermi acaba:

"toplumculuk" ifadesi tek başına bir sistemi anlatmadığı gibi sosyalizm ile de eşanlamlı değildir. Toplumculuk bir ilkedir, bir karakterdir. Esas olarak toplumun menfaatlerinin fert menfaatlerinin önünde tutulması, ferdin menfaatlerinin toplum menfaatlerinin içinde gözetilmesi, korunması ilkesidir. Topluluk, hiçbir ortaklığı bulunmayan, tesadüfen, herhangibir nedenler bir araya gelmiş insan yığınından ibaretken; toplum, aynı milletten oluşan, aynı coğrafyada ve aynı ortamı, aynı değerleri paylaşan insanlardır.

Sosyalizmin ortaya çıkışına bakmak lazım tarih şuuru vatan sevgisi, bayrak saygısı yoktur. Bu sebeple birinci cihan savaşından önce ünlü bir Fransız Sosyalisti, Fransız bayrağını gübreye dikmişti. Milliyetçiliğin karşıtı olarak yaşamaya çalışan bir düşünceden nasıl toplumu düşünmesi ve nasıl değerlerini kollaması ve nasıl diğer milletlerin karşısında şerefli bir güç oluşturması beklenebilir ki.. O da zamanla liberal ideolojiden beslenmiştir, Atatürkçülükten beslenmiş ve insana benzetmiştir kendini. Ancak birçok kişinin kafasındaki düşünceye baktığımız zaman görürüz ki liberalizmden başka birşey değildir, eğer liberalizmi devletsiz bir düzen olarak görecek kadar salak yığınlar değillerse..
Toplumculuk her ferdin mülkiyetine izin veriyorsa ve bu şekilde tüm halkın refahını düzenliyorsa bu kaliteli toplumculuktur. Toplumculuk hepsinde vardır, dar beyinler bunu görmekten o kadar uzak ki, nerde kaliteyi ve gerçek olanı görsünler. Halkı bir koyun yerine koyup ona ot vermek kadar saygısızca bir toplumculuk saçmalıktır.
Sosyal Devlet anlayışıdır bu, bırakın liberalizmi Osmanlı yönetiminde de görebiliriz bunu, tutup bunu sosyalizm yapma saçmalığı ne kadar bayattır.

Liberalizmin sadece kötü yönünü görecek ve hep bunu söyleyecek olan kurulmuş beyinli otomatik cümleler saçan bu topluluklar hiç bir zaman hiçbir amaç için bir araya gelemezler ve gelemeyeceklerdir.
...

  • İlhan Selçuk şöyle diyor:

Sol, kökeninde Fransız devriminin bir ürünü; krala karşı olanlar meclisin sol tarafında oturmuşlar..

Solculuk krala, kiliseye, dinciliğe karşıt devrimci akımın, daha geniş anlatımıyla Aydınlanmanın siyasal yaşamda oluşmasıyla ortaya çıkıyor...

Ne var ki solculuk durduğu yerde durmuyor; başlangıçta liberalizmle yetinirken, daha sonra laik toplumun ileriye doğru dönüşmesiyle sosyalizm, solculuğun temel şiarı gibi algılanıyor...

Liberalizm ve sosyalizm Aydınlanma devriminin ürünleridir; kilise egemenliğinin devlet yönetiminden tasfiyesiyle laiklik ve demokrasi sürecinde oluşmuşlardır...
27 Ağustos 2008 - Cumhuriyet

Evet yazarın anlattığı gibi liberal düzenin içinde doğan sol düşünce bir zaman sonra bozulmuştur. İlk önceleri sadece dogmatik düşüncelerle yönetilmek istemeyen, klisenin otoritesini kabul etmeyen, demokratik siyasal bir yapılanmadır; sol siyasi görüş budur, ancak sonraları bilimdendir diyip ortaya çıkan teorisyenler ve milliyetçiliğe ve dini inançlara düşman olanlar bu gurubun içinde yapılanmıştır doğal olarak. Bu sebeple üretilen teoriler bilimsellik adı altında ortaya çıkarılıyordu. Bu ise bir aldanıştı...

Sol sağ tartışması ve hatta bunun dillere bu denli dolaşması gereksizdir. Bir insan çağdaş düzeni,demokrasiyi savunuyorsa, bilimi,aklı,düşünmeyi,özgürlüğü savunuyorsa veya Atatürkçüyüm diyorsa o insan zaten sol denilen görüştedir. Bunun tartışmasını ve tekniksel anlam ayrımlarını yapmak çok gereksiz, bunu ayrımcı bir forma sokupta ardından birlik bütünlük nutukları çekmek, kardeşlik türküleri söylemek açıkçası yavan kalıyor.
...

Halbuki Fransız meclisinde sadece aydın ve çağdaş, gerçekçi düşünenlere sol denmiştir ve böyle doğmuştur. Peki monarşi, teokrasi, diktatörlük gibi kavramlara düşman gibi görünen sistem kılığındaki sosyalizmi savunmak çağdaşlık mıdır, akıl mıdır, bilim midir. Asıl sol, zeka, mantık, uygarlık demekse; milletini ve değerlerini korur, daha iyiye değiştirmeye gayret eder, ülkeyi ilerletecek ne ise onu savunur, dogmalardan uzak, özgür,zeki,mantıklı,ilerici bir uygulamayla yolunu bulur. İşte gerçekten böyle düşünürse bir insan elbette neoliberalizme,cehalete,gerici sistemlere uzak olacaktır; serbest piyasanın kuralsızlığına, güçlünün dışındakilere izin vermez doğasına karşı çıkacaktır; işte bu sebeple anlaşılmalıdır ki gerçek bir özel girişim bu güçlü patronların milletin ve devletin önünü tıkayan engelleri kıracaktır. Özel girişim zaten yok mu, diye soracak olursanız, olan şudur; özelin özeli girişime destek var, yani sadece patronların yayılmacı etçil siyasetine izin var. İşte yaşananlar tüm bu ekonomik nedenle yaşanıyor. Sanmayın ki piyasalar kendi yolunu bulabilir düzende işliyor, hayır bu hiç yaşanmadı sadece böyle bir durumun içindeki zararlı kısmı yaşanıyor. Devletin müdehalesi ülkemizde şöyle var; patronlara izin, küçük girişimcilere yeni yatırımcılara zorluklar engeller var. Bu küçük dediğimiz, yeni dediğimiz yatırımcı biziz, ülkenin %90 ıdır.

Ben elimi kolumu sallayarak dışarıya çıkmalı ve taş toplayarak mağazamı inşa edebilmeliyim, sermayemin izin verdiği kadar işimi büyütmeliyim. Böyle birşey yoksa neoliberalizm bile yoktur.. Devlet bana ve tüm topluma müdahale ederek kuracağım işi desteklemeli ve şu kurallar çerçevesinde yapabilirsin demeli; şu engelleri aşarsan, amuda kalkarsan, maymun taklidi yaparsan düşürnürüz dememeli, bu olmamalı. Sistem kılığına girmiş padişah bizimle dalga mı geçiyor nedir.. Yani sadece güçlünün yanındaki bir neoliberal politika var. Bunun yıkılması gerekiyor halkın güçlü ve çeşitli tohumları özgürlük çiçeklerini açmaları gerekiyor, cennet meyvalarını topraklarının her karışında üretmeleri gerekiyor. Birde bunun üstüne devletin desteğini düşünün.. bazıları diyebilir, sen sosyalizme evrim geçirtiyorsun veya ona çok benzeyen ancak çok daha güçlü, esnek, uygun bir politika. Doğru aranan zaten basitçe anlattığımız bu durumdur, tüm bu sosyalist kuramların ataları böyle basit hayaller ve gerçeklerle yola çıkıp deyim yerindeyse işleri büyütmüştür. İdeolojilerle karıştırılan, karman çorman edilen asıl mesele çoktan öte dünyayı boylamıştır bile..

Aslında bahsettiğm Atatürkçülükten başka birşey değildir.

Devletin desteğini beklemek, böyle bir oluşumda gösteriyor ki neoliberal bir anlayışa izin yoktur. aynı zamanda her dönem tüm halkın girişimini, üretimini korumak ve geliştirmek içinde Devletin sert müdehalesi şarttır. Devlet sadece halkın ekonomisiyle, düşüncesi arasındaki özgürlüğe sert-katı bir müdahale yapmamalıdır. Yani ekonomiye sert bir müdahale yapabilir; ancak ekonomideki ve üretimdeki özgürlüğe kısıtlayıcı-sert bir müdahale yapmamalıdır.

Şimdikiler sanmasın ki sert müdahaleyi neo liberal politikalar yapmıyor, görüyoruz; çiftçiye, köylüye, üreticiye neler dayattıklarını.. yabancı ekonomi karşısında küçük düşürüldüğünü.. şimdi soruyorum: Gerçekten Devletin liberal dediği, katı devletçilik değil dediği politika bu mudur? Bu güçlüyü koruyan katı devletçi bir uygulamadır.

Devlet devlet gibi varolmalıdır. Halk için, halk adına. Büyük başlar ülkeyi yönetiyor. Zekiler değil.. Nasıl iktidarda olacağını bilenin bilgisi hüküm sürüyor. Zekanın yeri yok Türkiyenin iktidarında.. Süslü sözlerin, aldanışların, halkın anlamadığı yalancılığın, dolandırıcılığın ikdidarı var.

Halkın anladığı dilde siyaset güdün; bu halk sadece gerçekten anlar. Sanmayın ki halk koyun sürüsü, bu ancak kendini çok bilgili sananların kanaatleridir. Bu Halka doğruyu gösterdin mi, onu elinde tuttumu artık bırakmaz.

Bu millet hangi taşın altında kaç atom var diye sormuyor; gerçekler şöyle dursun bana doğruları verin diyor.. Bu hangi millette vardır!.. Doğruluk, gerçeklik, şuur burdadır; erdem, uygarlık burdadır.. Yeter ki millet doğruyu elinde tutsun.

Tüm halkın el birliğiyle ülkeyi ilerletmesi sanılmasın ki çok zor; zor olduğunun gerçekliği bu sistemdedir. Bu sistemle zor bile değil, imkansız..

Millet kendi üretimini yapacak gücü ve teşviği bulamıyorsa bu devlete devlet denmez, patronlarla beraber yasak meyvayı yemiş sonrada birbirlerine düşman olarak cennetten kovulmuş günahkarlar denir. Halkın ekonomiye katılımını sağlamakla işler yoluna girer, yani tüm halkın eşit bir politikayla üretime katılması sağlanmalıdır.

Bir anda görülür ki tüm bozkırlar yeşermiş, en ücra köşede bile bilim ve sanat yükseliyor!.. İşte böyle bir düzende devletin bir biçimi vardır.

Özgür bir devletimiz yok serbest bir devlet var.. işte bu yüzden sürüleşmiş bir devlet..

Devlet herşeyde olmalıdır, ancak herşey olarak değil. Herşeyin yerine geçmeye çalışarak değil; o zaman devletin bir manası kalmaz. Ancak Devlet başıbozukluğa izin vermemelidir. Bi kaç gurubun değil tüm halkın özgürlüğünü ve hakkını savunmalı, yasaları, uygulamaları buna göre şekillenmeli. Şuda anlaşılmalıdır ki özgürlük hakkıyla kendini zicire vurmayı değil, gerçek özgürlüğü savunmalıdır. Demokrasi adıyla, seçim yoluyla ülkeyi batırma kararı alınamayacağını bilmek ve bunun demokrasi olmadığını anlamak gerekir.


linkler:
http://gizlibilgiler.blogspot.com/2008/09/sosyalizm-adndaki-teori-zerine.html

Hiç yorum yok: