19 Ekim 2008 Pazar

Söyleşi

Söyleşi
"AKP yolsuzluklar partisi" . . . . . . . . . . Türey Köse

İnternet sitesindeki ziyaretçi defteri bugünlerde dolup taşıyor Kemal Kılıçdaroğlu'nun. 'Karaoğlan'a benzetenleri mi ararsınız, 'Daha önce neredeydiniz' diye sorunları mı, 'Yolsuzlukla mücadelenin önderi' diye yüceltip 'Daha önce CHP'ye oy vermedim, ama artık oyumun adresi belli oldu' diye övgülere boğanları mı?

Dişli’yi istifa ettiren, Deniz Feneri davasını yakından izleyen ve son olarak da AKP’li Fırat’la ‘canlı yayında söz düellosu’na çıkan CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

Kılıçdaroğlunun TBMMdeki odasında telefonlar susmuyor. Ziyaretçiler kapısını aşındırıyor. Bu ortamda CHPnin geleceğinde kendisine yer gösterenler, İstanbul belediye başkan adaylığına yakıştıranlar da az değil. Kılıçdaroğlu bu konulara girmekten hiç hoşlanmıyor, bu sorularıMilletvekili olarak görevimi yapıyorum diye geçiştiriyor.

CHP Grup Başkanvekili Kemal Kılıçdaroğlu; AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişliyi görevinden istifaya götüren rüşvet belgesi, Almanyadaki Deniz Feneri e.V. davasını yakından izlemesi ve son olarak da AKP Genel Başkan Yardımcısı Dengir Fıratlacanlı yayında naklen söz düellosuile CHPnin son dönemde öne çıkan yüzü oldu. CHPnin sessiz gücüdiye anılan Kılıçdaroğlu, hesap uzmanlığından SKK Genel Müdürlüğüne, oradan siyasete uzanan yaşamöyküsünde hep mütevazı bir kişilik sergiledi.

Kılıçdaroğlu, parlamentodaki odasında sık sık telefonlarla kesilen görüşmemiz sırasında sorularımıza şu yanıtları verdi:

- Dengir Fıratla tartışmanızın sonuçları ne oldu, ne olmalıydı?

- Önce Sayın Fıratı kutlamak isterim. Geldi, elimde hangi belgelerin olduğunu bilmiyordu... Şimdi, kendisinin daha önce verdiği taahhüdün arkasında durup durmayacağı önemli. Kılıçdaroğlu şüphe uyandıracak ön deliller getirirse ben milletvekilliğini bırakırım, diyordu. Siz bir kamu görevlisine iftira attınız, ben onu Başbakanın imzasıyla kanıtlarım, dedim, kanıtladım. Sayın Fırat, ben bir Türk vatandaşı olarak şikâyet hakkımı kullandım, diyor. Şikâyet hakkı ile iftira hakkı farklı şeyler. CHP aday adaylığını gündeme getiriyor. Gümrük kontrolörünün CHPden aday aday olması en doğal hakkı. Kendisi şikâyet -daha doğrusu bir kamu görevlisine iftirayı- bir şikâyet hakkı olarak görecek ama bir kamu görevlisini anayasal hakkını kullandı diye eleştirecek.

Sayın Fırat, denetim elemanlarının nasıl çalıştığını bilmediği için, adı geçen kişi bu işe gönüllü olarak girdi zannediyor. Bir şikâyet gelirse, önce kurum başkanına gider, kurum başkanı görevlendirme yapar. Bu arkadaşı görevlendirmişler, o da çalışmış... Sonra, MENASın ürünlerini taşıyan kamyonda 89 kilo eroin bulundu mu diye sordum. Hayır, diyen yok. Bir belge daha açıkladım. Gümrük Genel Müdürlüğüne başvuruyorlar, bizi kırmızı hattan çıkarın, diye. Burada sayın Fıratın da adı var. Fırat bu şirketin yönetiminde değil, neden adı yazılıyor? Bu, siyasi nüfuz kullanmak içindir. Ön şüphe uyandıracak delillerden biri bu. 1 Eylül 2007de ayrıldım, diyor, güzel... Aynı tarihte yönetim kurulu toplanıp karar alıyor, Fıratın hisselerinin devri için. Ama bu karar ne hikmetse 8 ayı aşkın süre bekletiliyor. 9 Mayıs günü Vatan gazetesi muhabiri, sizin ortağı olduğunuz şirketin TIRında uyuşturucu bulundu, diye arıyor, o zaman, ayrıldım, diyor. Bu konuşmanın yapıldığı gün, şirket, 1 Eylül 2007de aldığı kararı 9 Mayıs 2008de gidip noterde onaylatıyor. Aklımıza şu geliyor; Vatan muhabiri telefon etmeseydi bu belge olacak mıydı? Bu belgelerin orijinallerini sayın Fıratın kısa bir süre için bana teslim etmesini istiyorum. Onların kriminolojik tahlili gerekiyor, bunların sahte olma olasılığı var...

- Hayali ihracatla ilgili tartışmada bir karışıklık oldu. Herkes farklı raporlardan, olaylardan söz ediyordu...

- Ben kendisine MENAS şirketinin hayali ihracat yaptığına dair bir raporun tarihini, numarasını verdim. Hazine kontrolörünün raporu, 1994te İngiltereye yapılan ihracat dolayısıyla yapılan inceleme. Hazine kontrolörü raporunu yazıyor, bu olayı soruşturun, parayı geri alın, diye. MENAS parayı geri ödüyor, ama ben hayali ihracat yapmadım, diye itiraz ediyor. Mersin İdare Mahkemesi, hayır bu hayali ihracattır, diyor. Firma bununla yetinmiyor, Danıştaya başvuruyor, orada da aynı karar onaylanıyor. Buna karşılık Fırat bana Ukraynaya yapılan ihracatla ilgili düzenlenen rapordan nasıl aklandığını anlatıyor. Ben onu sormuyorum ki... O raporu yazan gümrük kontrolörü, ben Hazine kontrolörünün yazdığı rapordan söz ediyorum...

AKP artık CHPye hesap verir konuma geldi. Belgelerden müthiş etkileniyorlar. Bu politikaların genişletilerek sürdürülmesi büyük önem taşıyor. Belki daha önce türban-laiklik odaklı muhalefetin öne çıkması, dönemin koşullarından kaynaklanıyordu. O dönemin koşulları belki onu gerektiriyordu. Ama bugün ekonomide yaşanan çıkmaz, geniş kitlelerin yoksullaşması, AKP yandaşı ve kadrolarının palazlanması, onların lüks yaşantısı normal yurttaşın gözünden kaçmıyor.


- Son dönemdeki gelişmeler AKP tabanına nasıl yansıyor?

- Bu muhalefet AKP ve MHP tabanında etkili oluyor. MHP tabanında özellikle CHPye karşı bir sempati yükseliyor. AKP tabanında ise özellikle dürüst, mütedeyyin dediğimiz insanlar AKPnin iki ayrı yüzünü görme fırsatını elde ediyorlar. Bu söylem, somut verilerle desteklenince AKPden koptuklarını hissediyorlar. Bizi arayanlar, destek bildirenler çok fazla...


- Son dönemdeki çıkışlarınızdan sonra, bazı kesimlerde size CHPnin geleceğinde yeni koltuklar gösterenler artmaya başladı...

- Her milletvekilinin çalışmalarında partinin kurumsal kimliğine katkı yapması lazım. Bizler de çalışmalarımızda partinin kurumsal kimliğine katkı yapıyoruz. Moral olarak çıtayı yükseltiyoruz. Bunlar güzel şeyler. Belki de bir milletvekilinin olağan olarak yapması gereken çalışmalardan bazıları bunlar...

...

Her gün yerel düzeyde birçok yolsuzluk ortaya çıkıyor. AKP yolsuzluklar partisi konumuna geldi. Nerede bir belediye varsa kurcaladığınız zaman altından bir AKPliye sağlanan rant çıkıyor. Küçük yerlerde bunlar çok daha süratli fark ediliyor. Yolsuzluklarda bir patlama var. En son Aliağada AKPliler birbirine girdiler, yukarıdan müdahale edildi, kamuoyunun önünde tartışmayın, diye. Halk görüyor bunu. Meclis açıldıktan sonra da bunları konuşacağız. Araştırma önergeleri var, bütçe görüşmeleri sırasında yolsuzluklar daha ciddi gündeme gelir. Siyasi etik yasasının çıkması lazım. Bu yasa olsaydı ne Fırat, ne Dişli yerlerinde olamazlardı şu anda.


- Şaban Dişli, Deniz Feneri, Dengir Fırat... Sırada ne var?

- Sırada başka olaylar var. Dosyalar yağıyor, bilgi yağıyor. Onları doğrulatmak zaman alıyor. Üzerinde çalıştığımız konular var, bayramdan sonra göreceksiniz.

.....

- Ergenekon davası siyasal içerikli bir davadır. Hayatlarında bir araya gelmemiş, gelemeyecek insanlar aynı yere konuyor. Hukuk fakültelerinde ibretlik olarak okutulacak bir dava. Deniz Feneri kamuoyunun dikkatini çekince, yeni gözaltı dalgalarının başlaması ilginç elbette...
30 Eylül 2008

Hiç yorum yok: